DELİ FUAT PAŞA YALISI
(Muhâlifler Yalısında Muhâlif bir Yangın)
İşte yanıp giderken içimizi de yakan târihî bir yalı daha… Çarşamba sabahı kıpkızıl ateşler içinde kalan İstinye’deki bu turuncu yalı, bir zamanlar Şerif Hüseyin Paşa’dan, Deli Fuat Paşa’ya kadar birçok meşhurun gelip geçtiği târihî bir yalıdır.
İstinye Koyu’nda tek başına kalmış bu târihî yalı, 1870 li yılların başında İran büyükelçisi Muhsin Han tarafından yaptırılmıştı. Yalının ikinci sâhibi posta telgraf nâzırı Billûrî Mehmet Efendi. Üçüncü sâhibi, sonraları Hicaz kralı olan, devlet şûrâsı üyesi Şerif Hüseyin. Deli Fuat Paşa ise dördüncü sâhibi.
ARABİSTANLI LAWRENCE İLE BİRLİK OLDU
1. Dünya Savaşı esnasındaki karışıklıktan faydalanarak Arap isyanını başlatan Şerif Hüseyin, bu isyanda İngilizlerden de destek görmüş, 1916 da kendisini Hicaz kralı îlân etmişti. Arabistanlı Lawrence ile bir olup, Ortadoğuyu Osmanlı Devleti’nden ayıran Şerif Hüseyin, bir süre sonra ortadoğunun tek hâkimi olma hayalleri kurmaya başladı. Hatta 1924 te hilafetin kaldırılmasıyla kendini halife îlân etti. Fakat bu hayallerini engelleyen yine İngilizlerdi. O da buna mukâbil İngiliz ve Fransız manda yönetimini reddetti. İntikam almak isteyen İngilizler de Suudi saldırılarını örgütlediler. Halîfeliğini kimsenin tanımaması yetmiyormuş gibi bir de Suudîler tarafından krallığı devrilince Taif’e kaçtı. Orada tutuklanarak Kıbrıs’a sürüldü. Hastalanınca, Ürdün kralı olan oğlu Abdullah tarafından Amman’a getirildi. Nihayet âhir ömründe Osmanlıya ihânetine pişman olup 1931 de kahrından öldü.
DELİ FUAT PAŞA
Yalının 4. Sâhibi Müşir Fuat Paşa, Deli Fuat Paşa diye de bilinir. 1935 te İstanbul’da doğan Fuat Paşa, Mısır’da öğrenim görmüş, 1876 da Karadağ Savaşları’na katılmıştı. 93 Harbinde Elena bölgesinde Rusları bozguna uğratması sonucu müşir unvanını aldı. Böylece babasından daha yüksek bir rütbeye erişmiş oldu.
AYNI KIZA ÂŞIK OLUNCA
Dönemin Rus Çarı Alexandr ile samimiyet kurunca, olağanüstü elçi olarak Viyana ve Sainth Petersburg’a gönderilen Fuat Paşa, zaman zaman Sultan 2. Abdülhamid aleyhine Avrupa gazetelerinde fikir beyân etmeye başlayınca başhafiye Fehim Paşa tarafından sıkı tâkibe alındı. Söylentilere göre zamanında her ikisinin de aynı kıza âşık olmaları, birbirlerine ezelî rakip olmalarını sağlamıştı.
Tâciz derecesinde tâkip edilmekten bıkıp usanan Fuat Paşa bir gün muhâfızlarına, başhafiye Fehim Paşa’nın adamlarına ateş etme yetkisini dahi verdi. 1902 de Şehzâdebaşı’ndaki konağının önünde çıkan çatışma sonucu ölenler dahi olmuştu. Zâten 2. Abdülhamid muhâlifi olan paşa, başhafiye Fehim Paşa’nın “Pâdişahı devirmek istiyor” şeklindeki ihbârıyla tutuklanıp îdamla yargılandı. Fakat müşfik Sultan 2. Abdülhamid Han, îdam kararını sürgüne çevirdi. Deli Fuat Paşa, Mısır’a sürgün edildi ve 6 sene gözetim altında tutuldu. 2. Meşrutiyetin îlânıyla tekrar İstanbul’a gelip, Şerif Hüseyin’den satın aldığı İstinye’deki bu yalıya yerleşti.
MEHTAP ÂLEMLERİ
Bir zamanlar dillere destandı Fuat Paşa’nın tertîp ettiği mehtap âlemleri. Geceleri sabahlara kadar süren bu eğlenceler için kayıklar yeterli görülmediğinden, mavnalara piyanolar yükleniyor, yankısıyla meşhur Mihrâbâd Körfezi’nde mûsukî fasılları geçiliyordu. İçlerine mum dikilen istiridye kabukları boğaza bırakılarak bir ışık şehrâyini oluşturulurken, sırtlarına mum dikilen tosbağalar da sâhillerde bir ışık şöleni sunuyorlardı. Lokmalar dökülüyor, zarif hizmetçilerin sunduğu şerbetler içiliyor, gazel nâmeleri boğaz tepelerinde yankılanıyordu. Devrin en kıymetli edipleri, şâirleri, paşaları, beyzâdeleri bu mehtap âlemlerinin değişmez misâfirleriydiler.
PÂDİŞAH MUHÂLİFİYDİ
1909 da âyân meclisine üye olan Fuat Paşa, 77 yaşında olmasına rağmen Balkan savaşlarında vazîfe istemişti. Sultan 2. Abdülhamid’i hiç sevmediği gibi, İttihat ve Terakkî Cemiyetini de sevmeyen Deli Fuat Paşa, bu cemiyetin rakîbi olan Hürriyet ve Îtilâf Fırkası’nın kurucuları arasında yer aldı. Damat Ferit Paşa’dan sonra partinin başına geçti. Partiden ayrıldıktan sonra da Dâmat Ferit Hükümeti aleyhine çalışmaya başladı.
Mahmut Şevket Paşa sadrazamken, Şehzâde Vahdettin’in kendisine karşı faaliyet başlattığı haberini almış ve küstahça, Şehzâde Vahdettin’in Çengelköy’deki köşküne giderek hesap sormaya kalkmıştı. Sultan 2. Abdülhamid, Sultan Reşad ve Sultan Vahdettin, Fuat Paşa’yı hiç sevmezlerdi.
Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Ankara hükümeti adına Sultan Vahdettin ile görüşen yine o idi.
ÇOCUKLARINA İSİM YERİNE NUMARA VERMİŞTİ
3 defâ evlenen Fuat Paşa’nın 3 hanımı da kendisi gibi çerkesti. 18 çocuğu vardı. Çocuklarının isimlerini aklında tutamadığı için sofraya dahi otururken onları yaş sırasına göre oturtur ve her birisine isimleriyle değil, verdiği numaralarla seslenirdi.
BABASINI MÜŞİR YAPTI
1887 senesinde bir Cuma selamlığına çıkan Sultan Abdülhamid’i muhteşem bir merasim taburu karşılıyordu. Törenin akabinde 94 yaşındaki 1. Ferik (orgeneral) Hasan Paşa, 52 yaşındaki oğlu Mareşal Fuat Paşa ile birlikte arabaya bineceklerdi. Fayton geldi fakat her ikisi de birbirini bekliyordu binmesi için. Zîrâ baba olması hasebiyle Hasan Paşa, mareşal olması hasebiyle de Fuat Paşa önce binmek hakkına sâhipti. Fuat Paşa meseleyi Fatih Sultan Mehmed’in metoduyla çözdü:
“Mâdem ki rütbe esastır, öyleyse emrediyorum paşa! Faytona evvelâ siz binin”
Sultan Hamid, kusursuz çalışan hafiye teşkilâtı sâyesinde bu hâdiseyi öğrenince daha zekîce bir hamleyle bu sorunu da ortadan kaldırıverdi. Hasan Paşa’yı da mareşal rütbesiyle taltîf etti.
SU AKAR DELİ BAKAR
Deli Fuat Paşa zaman zaman Kuzguncuk’taki Cemil Molla Köşkü’ne gider, Cemil Molla ile birlikte kahve içer, gelen misafirlerle poker oynardı. Yine bir gün köşke gelen Fuat Paşa, Molla köşkte olmadığı için hizmetçiler tarafından misafir odasına alındı. Köşkün penceresinden denizi seyrederek beklemeye başladı. O sırada kahve getiren hizmetçi, sırtı kapıya dönük boğazı seyreden paşaya seslendi. Paşa, hizmetçinin geldiğini fark edince dönüp ona sordu:
-Beni böyle görünce ne düşündün?
-Ne düşünmemi beklerdiniz paşam?
-Su akar, deli bakar… diye düşünmüşündür :)
YALISINDA DELİRDİ
Ömrünün son yıllarında, öldürüleceği korkusuyla yalısından çıkmayan Fuat Paşa, bileklerini keserek intihar etmeye kalmış fakat muvaffak olamamıştı. Kendisini bir odaya kilitleyip kimseyi yanına almıyor, odadaki halıları kaldırıp yalının önünden geçen kayıkların üzerine atıyordu. Âhir ömründe aklî dengesini iyice kaybeden Deli Fuat Paşa, yalının bir önceki sâhibi Şerif Hüseyin ile aynı yılda 1931 de öldü. 96 yaşındaydı ve Eyüp’e gömüldü. Babası İncirköylü Hasan Paşa ise 108 yaşında ölmüş ve tam 7 padişah görmüştü.
YALININ HAREMİ YIKILDI, SELAMLIK YANDI
Fuat Paşa’dan sonra mîrasçıları yalıyı Deniz Yolları İdâresine sattılar. Daha sonra Türkiye Gemi Sanâyi Anonim Şirketi’ne geçti. 1950 li yıllarda İstinye tersânesine depo olan yalının haremi, tersâneye yer açmak için yıktırıldı. Tersânenin kaldırılmasıyla da Hazineye devredildi ve Dışişleri Bakanlığı İstanbul Temsilciliği olarak kullanılmaya başlandı. 1997 den itibaren Dışişleri Bakanlığına bağlı Unesco binası olarak kullanılıyordu. 1999 dan îtibâren de Karadeniz Ekonomik işbirliği örgütü kullanıyor.
Neoklasik üslûpta kârgir yalının, önündeki rıhtım 1940-45 yıllarında yapıldı. Servis katı üzerine 2 katlı yalının üst katında 6 oda, 1 koridor ve 1 wc var. Servis kat tamâmen değiştirilerek restore edildi. Yalının hemen arkasındaki altılı yonca çiçeklerine benzeyen mermer havuzu, harâbe halde iken, tâdilat esnâsında set üzerine alındı.
Defâlarca tâmir edilerek bir hayli değişikliğe uğrayan yalının orijinalinde cihannümâsı da vardı lâkin harâbe hâline gelen cihannümâsı kaldırıldı. Arkasındaki bahçede güzel bir havuz ile eski mezarlıktan iki mezar taşı kaldı.
Deli Fuat Paşa, Kalamış’ta da bir köşk yaptırmıştı. Bu koskoca köşkün yerinde şu an koskoca apartmanlar arz-ı endâm ediyor. İstinye’deki yalının da harem binâsı yıkılmıştı. Günümüze kalan selamlık binâsı da bu hafta yandı. Bakalım yakın bir zamanda tarihi eser olarak elimizde ne kalacak…
MAHMUT SAMİ ŞİMŞEK
11.04.2013